UZUN HAVALAR

AĞGÜL SENİ CAMEKANDA GÖRMÜŞLER


Repertuar No
9 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
Åžarkışla  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
 
Ä°cra Eden
 
Makamsal Dizi
Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Mi 
Ses GeniÅŸliÄŸi
5 ses 


TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

AĞGÜL SENİ CAMEKANDA GÖRMÜŞLER
Ağgül'üm Gülüm
SİYAH SAÇIN SIRMAYINAN ÖRMÜŞLER
Yar EÄŸlen EÄŸlen Dur EÄŸlen
ÃœRÃœYAMDA SENÄ° BANA VERMÄ°ÅžLER
Ağgül'üm Gülüm Gülüm

Bağlantı:
BENİ BÖYLE YAKAR GOR GİDER MİSİN
Yar EÄŸlen EÄŸlen Dur EÄŸlen
EVVEL SEVÄ°P SONRA TERK EDER MÄ°SÄ°N
Yar EÄŸlen EÄŸlen Dur EÄŸlen

ACI POYRAZ GÄ°BÄ° DELÄ° ESMEDÄ°M
Ağgül'üm Gülüm
KADERÄ°ME KÃœSTÃœM SANA KÃœSMEDÄ°M
Yar EÄŸlen EÄŸlen Dur EÄŸlen
BEN YARÄ°MDEN UMUDUMU KESMEDÄ°M
Ağgül'üm Gülüm

Bağlantı


AĞGÜL : Bir kadın adı


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

Ağgül seni camekanda görmüşler,
Ağ gülüm gülüm,
Siyah saçın sırma ile örmüşler,
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen.

    AÄŸgül'e varıp sorsalar; deseler ki, "Söyle terkeder misin? Yıllardır yavuklu bildiÄŸin Mustafa'nı terkeder misin? Ne der acep AÄŸgül? Terkederim der mi ki hiç! Seven sevdiÄŸini terkeder mi? Ama töreler. Geleneklerin kötüleri. Ana babasının baskısı, koparır götürür seveni sevdiÄŸinden. Geride kalan derdini türkülere döker. Türkülere sığınır. İçini türkülere boÅŸaltır. Giden, gittiÄŸini bilir. İçine atar. Dertlenir. Kaygulanır. O kadar !
    Derler ki, AÄŸgül köyün varsıllarından Mürsel AÄŸa'nın kızıdır. Güzel mi güzel. Adına uygun bembeyaz bir ten. Kapkara saçlar. Kestane rengi gözler. Boy pos yerinde. Salına salına yürüyüşü yürekleri yakıyor. Köy gençlerinin gözü AÄŸgül'de. Ama kimse de yan gözle bakamıyor AÄŸgül'e. Nedeni de Mustafa. Herkes sevip sayıyor Mustafa'yı. Yoksul bir ailenin çocuÄŸu Mustafa. Babası öldükten sonra, evin erkeÄŸi olmuÅŸ. Anasını ellere muhtaç etmemiÅŸ. Alnının teriyle geçimini saÄŸlıyor.
    Gerçi zor oluyor. Ama yakınmıyor Mustafa. AÄŸgül'üne de kavuÅŸursa tasası kalmayacak. Gel gör ki,  AÄŸgül'ün babası verimkar deÄŸil Mustafa'ya. "Kim oluyor ki bizden kız isteyecek. Ä°lkin karnını doyursun" diyor. Ä°yi! HoÅŸ! Ama, AÄŸgül öyle demiyor. "Bir lokma bir hırka olsun yeter. Artığını istemem. Yeter ki Mustafa olsun. Mustafa yürekli. Mustafa dürüst. Çalışkan. TuttuÄŸunu koparır. Aç komaz beni. Dünya malı dünyada kalır. Kim ne götürmüş giderken. Ben de çalışır yardım ederim Mustafa'ya. Geçinip gideriz" diyor. Diyor ya dinleyen kim? "Vay efendim vay! Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya varır. Kim veriyor da O Mustafa'ya varacak" diyor anası babası. Hele anası cadı anası. Gözü yükseklerde. Ä°lla ki varsıl olacak. Ä°lla ki Mustafa olmayacak. Åžu! Bu! Bir de ÅŸehirliye düşkün, "Åžehirli köylüden iyidir.Bizim Åževketgil ÅŸehire gitti de eli yüzü açıldı. Temiz yiyor, temiz giyiyorlar. Benim kızım ÅŸehirliye layık" diyor da baÅŸka birÅŸey demiyor.
    Anası böyle diye dursun; Mustafa ile AÄŸgül sık sık buluÅŸuyorlar. AkÅŸamın karanlığı çöküp, el ayak çekildi.  mi, AÄŸgül'lerin bahçedeki ceviz aÄŸacına yaklaşıyor Mustafa. Çok geçmeden de AÄŸgül, parmak uçlarına basa basa geliyor cevizin altına. SarmaÅŸ dolaÅŸ olup dertleÅŸiyorlar. Sonunda "Yarın son olsun. Kaçıp gidelim buradan" diye kavilleÅŸip ayrılıyorlar. Üç gün, beÅŸ gün; üç ay beÅŸ ay hep kavilleÅŸiyorlar. Hergün yarına bırakıyorlar. Bir de geçim derdini düşünüyorlar. "Kaçıp nereye gideriz" diyor AÄŸgül. "Kim bize ekmek verir!"  Mustafa; "Çukurova'ya gideriz gülüm.Çukur kimleri doyurmuyor ki bizi doyurmasın? Åžimdi tam mevsimi üstelik. Kazmaya gideriz. Orak biçeriz.Ä°ÅŸi bol olur Çukur'un. Olmazsa ben harmanda çalışırım. Sen de evdeci durursun bir çiftliÄŸe. Çukur'un çiftlikleri bizimkilere benzemez.Irgatı sayılmaz çiftliklerin.Kazan kazan bulgur pilavı yaparlar da yetmez ırgata.Her aÄŸanın üçbeÅŸ evdecisi olur. Ev iÅŸlerini görürler.Kapkacak yıkarlar.YemeÄŸi yaparlar.Su getirirler.Zor deÄŸil iÅŸleri. Geçinir gideriz! Hele bir yarın olsun. Sen bohçanı hazırla. Yarın olsun gidelim" deyip kavilleÅŸiyorlar. Yarın oluyor. Yine yarına kalıyor. Sözün kısası altı ay geçiyor aradan. Her gece ceviz aÄŸacının altında buluÅŸup, dertleÅŸiyorlar. Sonu gelmiyor. Yani ki, haydi gidelim diyen yok.
    Günlerden birgün, Mustafa yine ceviz aÄŸacının altına gelip bekliyor. Ay tepede. Ay tepeyi aşıyor. Ay kayboluyor, AÄŸgül yok ortalarda. Cevizin dibinde uyuyup kalıyor Mustafa. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanıyor. Toparlanıyor. Gördüğü düşleri hayra yormaya çalışıyor. Zebanilerle uÄŸraşıyor sabaha dek. Kaçıyor; kovalıyorlar. Duruyor, onlar kaçıyor. UzaklaÅŸtıkça büyüyorlar. Elleri koca koca oluyor. Ta uzaklara gidip, kocaman ellerini uzatıyorlar Mustafa'ya. Bu kez Mustafa dönüp kaçıyor. BoÄŸazı sıkılıyor. Nefesi kesiliyor. Ä°llâki nefesi. AÄŸgül'ü görüyor zebanilerin arasında, elini uzatıyor tutamıyor. O da kaçıp onlara karışıyor. Gülüyor giderken. Alaylı gülüyor.
    Toparlıyor kendini Mustafa. Varıp köyün kahvesine giriyor. Sabah çayını içiyor. Kahveye gelenlerin selâmını alıyor. Merhabalaşıyor. Ama dalgın, düşünceli. Derken, çocukluk arkadaşı Zamir geliyor kahveye. Varıp Mustafa'nın yanına oturuyor. YavaÅŸtan "Seninkinin iÅŸi bitti akÅŸam. Lokumunu dağıttılar. Elini çabuk tut. Kaçır. Yoksa havanı alırsın." diyor. Mustafa ayıkıyor birden. Demek iÅŸin içinde iÅŸ varmış. Demek onun için gelmemiÅŸ AÄŸgül, diyor kendi kendine. "Åžehirden bir tanıdıklarının oÄŸluna vermiÅŸler. KeleÅŸzadeler'in oÄŸluymuÅŸ.Zengin adamlardır KeleÅŸzadeler. Konakları dillere destan. Saray gibi konakları var. Elini tez tut kaçır AÄŸgül'ü. Yoksa gitti gider." deyince yüreÄŸi bir ateÅŸ harmanına dönmüş Mustafa'nın. Yan babam , yan! 
    AkÅŸamı zor edip, erkenden gitmiÅŸ ceviz aÄŸacının altına. Ama boÅŸ. Sabahı etmiÅŸ, AÄŸgül yok görünürlerde. Ertesi akÅŸam yine beklemiÅŸ, fos! Eriyip akmaya baÅŸlamış Mustafa."Daha kaç gün oldu kavilleÅŸeli. Kaçıp Çukur'a gitmeye kararlıydık.Çabuk döndü sözünden AÄŸgül" deyip, kaderine küsmüş. Bir yandan da anası "OÄŸlum, davul dengi dengine çalar. Koca Mürsel AÄŸa, kızını bize verir mi? Onlar kim, biz kim!. Ben sana daha güzelini bulurum. Vazgeç bu kızdan. Sonu yok bu iÅŸin. El aleme rezil etme bizi" deyip, avutmaya çalışıyor Mustafa'yı.
    Mustafa umudunu yitirmiyor yine de. "AÄŸgül bensiz olmaz. Döner gelir bir gün", deyip ceviz aÄŸacına gidiyor sık sık. Uçan kuÅŸtan haber bekliyor. Ama boÅŸ. Ne kimseden bir haber çıkıyor, ne de AÄŸgül cevize geliyor. Derken, düğün günü gelip çatıyor. Koca KeleÅŸzadelerin'in düğünü de ÅŸanlarına uygun. Davullar çifter çifter vuruyor. Kazanlar kaynıyor. GüreÅŸler tutuluyor. Köy meydanına bir odun yığını yapıyorlar. Gece ateÅŸleyip, sinsin oynuyorlar. Üç gün, üç gece sürüyor düğün.
Mustafa daÄŸlara düşüyor. Köyden kaçıp gidiyor. Ama  çok uzaklaÅŸamıyor. Gözü ceviz aÄŸacında. AÄŸgül'den kesmemiÅŸ umudu. Dönüp dolaşıp, köye geliyor. DoÄŸruca da ceviz aÄŸacının altına. Bekleyip, bekleyip gidiyor. Üçüncü günün sonunda, gelin arabasına bindiriliyor AÄŸgül. Araba ağır ağır yola çıkıyor. Mustafa da Kırlangıçtepe'ye tırmanıyor. Kırlangıçtepe köyün en yüksek yeri. Åžehire inen yol, ayaklar altında. Mustafa, düğün alayını, gözden ırayıp kaybolana dek seyrediyor. Düğün alayı gözden kaybolduktan sonra bile, ayak parmaklarının ucuna basarak gözetliyor yolu Mustafa. Sonunda bayılıp düşüyor olduÄŸu yere. Ayıktığı zaman, ay buluta girdi giriyor. Deli gibidir Mustafa. Kolu kanadı kırık. Ne yapacağını bilemiyor. "Ah AÄŸgül'le bir konuÅŸabilsem. Gitmeden bir konuÅŸabilseydim. Bir kere gelseydi ceviz aÄŸacına. Alıp giderdim. KeÅŸke alıp gitseydim bugüne dek. EÅŸek kafam. Kıymetini bilemedim AÄŸgül'ün. Ben AÄŸgül'süz nasıl yaÅŸarım? Ama döner AÄŸgül. Bir gün mutlaka döner. Kaçar gelir bana" deyip umutlanıyor.
    Günler günleri eskitiyor. Aylar ayları. AÄŸgül gitti gider. Hiçbir haber yok. Tek haber, arada bir ÅŸehire inenlerden. Yolu düşüp AÄŸgül'ün konağının önünden geçenler, AÄŸgül'ü yüzünü cama dayamış dalgın dalgın düşünürken görüyor. Gelip, haberi Mustafa'ya iletiyor. Mustafa iç çekiyor. Hayıflanıyor. Kabına sığamıyor. Elinden birÅŸey gelmiyor. DaÄŸlara koÅŸuyor. Dolaşıyor. KoÅŸuyor. Dolaşıyor. KoÅŸuyor. Geziyor. AkÅŸamın geç vaktinde, dönüyor köye. Zorunlu olmayınca kimseyle konuÅŸmuyor. En çok da Kırlangıçtepe'ye gidiyor. Åžehire inen yolu saatlerce seyredip dönüyor köye.
    Onu son görenler, elinde taze bir ceviz fidanıyla Kırlangıçtepe'ye tırmanırken gördüler. Ä°lkin tepenin en görünür yerine dikti fidanı. Sonunda yanık sesiyle bir türkü tutturdu. AÄŸlar gibiydi. Kırlangıçtepe'yi ağır ağır iniÅŸi, arkasına bakmadan yürüyüşü, illâki dilindeki türküsü en son anı oldu Mustafa'dan. O günden sonra kimse ne olduÄŸunu bilmedi Mustafa'nın. Kimi, Çukurova'ya inip yerleÅŸti oraya dedi. Kimi, "Canına kıydı Mustafa, teslim oldu kadere,yazık oldu" dedi. Ama Mustafa'nın son gün söylediÄŸi türkü kimsenin dilinden düşmedi. Köyün sınırlarını aşıp yankılandı, yankılandı.


Ağgül seni camekanda görmüşler,
Ağ gülüm gülüm,
Siyah saçın sırma ile örmüşler, 
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen,
Rüyamda seni bana vermişler,
Ağ gülüm gülüm.

Beni böyle yakar kor gider misin ?
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen,
Evvel sevip sonra terkeder misin ?
Ağ gülüm gülüm.

Acı poyraz gibi deli esmedim,
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen,
Kaderime küstüm sana küsmedim, 
Ağ gülüm gülüm,
Ben o yardan umudumu kesmedim,
Yar eÄŸlen eÄŸlen.

Beni böyle yakar kor gider misin ? 
Ağ gülüm gülüm.
Evvel sevip sonra terkeder misin ?
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen.

Ä°ndik de dereye omuz omuza, 
Ağ gülüm gülüm,
Sümbül de karışmış güle nergize,
Yar eÄŸlen eÄŸlen,
Benden selam eylen o vefasıza,
Ağ gülüm gülüm.

Bu yıl da bayramı el ilen etsin,
Yar eğlen eğlen, gül eğlen eğlen.

Kaynaklar : 1-Yaşar Kemal Göğceli, TFA,Temmuz 1954, cilt 3, N0:60, S. 949

                                              YaÅŸar ÖZÃœRKÃœT
                                          Öyküleriyle Türküler 1