KIRIK HAVALAR

ERÄ°SÄ°N DAÄžLARIN KARI ERÄ°SÄ°N


Repertuar No
2498 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
Beypazarı  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
Ä°cra Eden
 
Makamsal Dizi
Konusu - Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
4/4 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Mi 
Ses GeniÅŸliÄŸi
5 Ses 




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

ERÄ°SÄ°N DAÄžLARIN KARI ERÄ°SÄ°N
AKAN SULAR DÜZ OVAYA BÜRÜSÜN (Emine'm bürüsün)
CÃœMLE ALEM YAYLASINA YÃœRÃœSÃœN

AK KUZULAR MELESÄ°N DE GÄ°DELÄ°M (Emine'm gidelim)

PAZARCILAR GELÄ°R DEREDEN DÃœZDEN
SIRTINDA GÖMLEĞİ KETENDEN BEZDEN (Emine'm vay bezden)
AYRILAMAM SENÄ°N GÄ°BÄ° BÄ°R KIZDAN

AMAN DA EMİNEM NASIL YAPTIN BU İŞİ (Emine'm bu işi)
YETMEDİ Mİ DAĞ YOLUNUN CÜMBÜŞÜ (Emine'm cümbüşü)

YAZI YAZDIM OLTAN PINAR BAÅžINA
NELER GELDİ ŞU GENÇLİKTE BAŞIMA (Emine'm başıma)
FELEK ZEHÄ°R KATTI TATLI AÅžIMA

İFADENDE DOĞRU SÖYLE EMİNE'M (söyle Emine'm)
MAHKEMEDE KURTAR BENÄ° EMÄ°NE'M (beni Emine'm)

GÃœN BATIYA EVLERÄ°NÄ°N KAPISI
AL KİREMİT AK KONAĞIN YAPISI (Emine'm yapısı)
KURBAN OLDU AHBAPLARIN HEPÄ°SÄ°

Ä°FADENDE YARDIM EYLE EMÄ°NE'M (tombul Emine'm)
MAHKEMEDE DOĞRU SÖYLE EMİNE'M (tombul Emine'm)


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

Erisin de dağların karı erisin
Akan sular düz ovayı bürüsün
Cümle alem yaylasına yürüsün
Ak kuzular melesin de gidelim

    Emine bir köy kızı... Ama köyün varsıllarından. Hüseyin de aynı köyden... Ama yoksul. Aynı havayı soluyorlar. Aynı pınardan su içiyorlar. Ama biri varsıl. Öteki yoksul. Ne ki,  Hüseyin'le Emine birbirine vurgun. Antlı. Emine için ya Hüseyin olur; ya da hiç kimse. Hüseyin için de varsa yoksa Emine. Neden derseniz, bir gün sığır sürerken köy meydanında göz göze gelmiÅŸler. Bakışmış, gülüşmüşler. Sonra da ıpılık bir dostluk baÅŸlamış. Arada bir buluÅŸup, kavilleÅŸmiÅŸler. Hüseyin yüzünü kızartıp, Emine'yi babasından isteyecek. Olursa olur; olmazsa Emine'nin bohçası hazır olacak. Yani ki kaçacaklar.
    Köyden hatırlı üç beÅŸ emmi dayı. Köyün imamı, öğretmeni, muhtarı... Herkes Hüseyin'i seviyor. Emine'yle evliliÄŸine yardımcı olmak istiyor. Ama ne mümkün? Emine'nin babası: "Yahu gerçekten Hüseyin efendi çocuktur. Çalışkandır. Dürüsttür. Verdim gitti" der mi ki! Demez. Ä°lkin hoÅŸ geldiniz, beÅŸ gittiniz. Sonra da: "Ey imam efendi, ey öğretmen, ey benim güzel muhtarım, bu iÅŸin oluru var mı? Ne zahmet edip geldiniz. Hüseyin kim, ben kim? Sizin bu iÅŸ için gelmeniz bile benim kadrimi düşürür... Herkes yoluna gitsin" der.
    Emine derseniz telaÅŸlı... Babası yok derse, bohçası hazır. Anasına demiÅŸ zaten. "Ölürüm de Hüseyin'den baÅŸkasına varmam. Ya Hüseyin; ya hiç kimse!". Gözü kulağı da babasının vereceÄŸi yanıtta. Bir yandan kahve cezvesini sürmüş ocaÄŸa; öte yandan gözü kulağı içeride konuÅŸulanlarda... Kahve tepsisi titriyor elinde. Ya babası yok derse. Vermem derse. Giriyor içeri. Sırayla kahve sunuyor konuklara. Ama durum iyi deÄŸil. Babasında surat bir karış. Emine içeri girince, konuÅŸmalar kesiliyor. Bir ÅŸey duymuyor. Ama, durumun iyi olmadığı da açık. Çok geçmeden, konuklar ayaklanmış. El sıkışıp gitmiÅŸler. Babası cin atında. Açıyor aÄŸzını yumuyor gözünü. "Köyde örf kalmadı. Düşünce sıfır! Ulan Hüseyin kim oluyor da benim kızımı istiyor. Hüseyin kendi karnını doyursun ilkin. Tövbe tövbe!" deyip dolanıyor evin içinde.
    Hüseyin sonucu duyunca, deli koyunlara dönmüş. N'apsa ki.. Emine'yi kaçırsa nereye gider ki. Kışın ortası. Yol-bel kar altında. Hele bir yaz olsun. Karlar erisin. Akan sular düz ovayı bürüsün. 
    Cümle alem yaylasına yürüsün. Koyunlar koça karışsın. Ak kuzular melesin de ondan sonra gidelim. Nedeni de sığınak meselesi... Hiç deÄŸilse birkaç ay sığınacak yer gerek. Bu kışın ayazında kime sığınırlar ki... Yaz olsa, bir tarlaya ırgat olurlar. Bir sürüye çoban. Kafalarını sokacak bir yer bulurlar. Sabır gerekli. Åžunun ÅŸurasında ne kaldı ki kışın bitmesine, karların erimesine. Ä°yi, hoÅŸ ama, Emine'nin babasının kulağına da kar suyu kaçmış bir kere. "Kızın vakti geldi. Hayırlı bir kısmet çıksa da başını baÄŸlasak... Al duvağıyla gelin etsek" diyor Emine'nin anasına... Ne desin anası... "Aman ha herif... Kızın kanlısı olma. O Hüseyin'den baÅŸkasına varmam diyor" diyemez ki. Dese dayak hazır. "Demek öyle ha!" deyip deyneÄŸi almaz mı eline. Hem de nasıl... Ana suspus! Sanki kızı o doÄŸurmamış. Hiç söz hakkı yok... Onun için bir yabancı sanki. Susup dilini yutuyor. Emine telaÅŸlı. Durmadan haber salıyor Hüseyin'e. "Karı kışı bıraksın, götürsün beni. Yoksa geç kalacak" diyor. Korkusu da, gelip gidenlerin çokluÄŸu. Ya bunlardan birisi kendisini istemeye geldiyse. Ya babası "Verdim gitti" derse. Sanki içine doÄŸmuÅŸ Emine'nin. Iraklardan bir atlı gelmiÅŸ. Atın terkisindeki heybe armaÄŸan dolu. Anasına ayrı, babasına, kendisine ayrı armaÄŸanlar. Belli ki varsıl. Atı da bakımlı. Ä°lkin atın sırtındaki heybeyi omuzlamış konuk, sonra da atı ahıra çekmiÅŸler..  Selâm verip selâm almışlar. Bir yorgunluk kahvesi içilmiÅŸ. Tabakalar açılıp, tütünler sarılmış. Laf lafı açmış, gelip Emine'ye dayanmış. "Bak deÄŸerli aÄŸam... Bunca yolu bu karda kışta tepip neden buralara geldin diyeceksin. Elini öper bir oÄŸlum var bilirsin. Gözümün nuru tek oÄŸlum. Eyi çocuktur. Hatırlıdır. Yol yolak bilir. Yakışığı yerinde, gücü kuvveti iyidir. Ehh mala mülk dersen, şükür Allaha kimseye muhtaçlığımız yok. Tarla takım, koyun sığır... çok şükür! Ne var ki zamane bozuk... Şöyle temiz süt emmiÅŸ biriyle baÅŸgöz edelim de, gözümüz arkada kalmasın dedik. Varıp kapına geldik. "Hee" dersen, gerisini düşünme... BaÅŸlıkmış, takıymış, düğün dernekmiÅŸ... Ne derseniz o olur."
    Emine'nin babası içten içe seviniyor. Gönlüne göre bir dünür çıktı diye... Hatırlı insan. Mal mülk de yerinde. Ee üç köy uzaktaymış, ne çıkar. Kız dediÄŸin nasıl olsa yabana gidecek. Ha bu köy, ha o köy! Bunları geçirmiÅŸ içinden. Ama renk vermemiÅŸ. "AÄŸam saÄŸ olasın, var olasın. Bizi belleyip, kapımıza gelmiÅŸsin. Ä°yi. HoÅŸ. Ama bir yol düşünelim de, haber salalım sana" demiÅŸ. YenmiÅŸ, içilmiÅŸ. BaÅŸ köşeye serilen yatakta geceyi geçiren konuk, ertesi gün geldiÄŸi gibi atına atlayıp, yola düşmüş. Emine, varıp anasına: "Ana bak ben sana demiÅŸtim. Hüseyin'den baÅŸkasına varmam. Sakın ola bu iÅŸe he demiyesin" diyor. Diyor da, anasını dinleyen kim. Babadan söz düşer mi. "Tam da bize layık bir aile. Malı mülkü yerinde. BaÅŸlığı da, ne istersen veririm dedi. Gerisi can saÄŸlığı.  Ä°ÅŸi uzatmaya gerek yok.  Haftaya haber salalım. Ä°stemeye gelsinler."
    Saat o saat! Söz o söz! Emine komada. "Ben mal mıyım, istediÄŸinize satıyorsunuz. Malı da mülkü da başını yesin. Ben varmam o adamın oÄŸluna" diyor. Bir yandan da Hüseyin'e haber salıyor. "Yetti gayri. Al götür beni. Yoksa avucunu yalarsın. Ä°ÅŸ iÅŸten geçer" diyor.
    Hüseyin'dir, doluya koyuyor almıyor; boÅŸa koyuyor dolmuyor. Başını iki elinin arasına alıyor, düşünüyor, düşünüyor. Ne yapsa ki? Alıp karşı köye götürse, kim evine alır. Emine'nin babasının ÅŸerrini kim göze alır. Uzaklara nasıl gitsin. Ä°ÅŸ yok, güç yok. Bir yaz gelseydi. Karlar eriseydi. Ak kuzular meleseydi... Olsaydı. Kalsaydı. Yatakta döne döne sabahı ediyor. Derken, alacakaranlık aÄŸarırken çat kapı! Emine... Elinde bohçası "Geldim Hüseyin" diyor. "Fırsat eldeyken, ne yapacaksan yap! Durma köyden çıkalım. Yoksa babam bizi bize komaz." Hüseyin ÅŸaÅŸkın. Çaresiz. Ama, geldiÄŸin yere geri git diyemez. Sonra ne der köylü. "Kapısına gelen kızı koruyamadı. Bu ne biçim erkeklik", demezler mi? Derler. Alıyor Emine'yi terkisine, atlıyor ata... Ama nereye? DaÄŸların karı erimemiÅŸ ki. Akan sular düz ovayı bürümemiÅŸ ki... Ak kuzular melemiyor ki... Öyle olsa, vur yolun uzağına; kısmette ne varsa. Ama ÅŸimdi? AÄŸa uyanıp da duyarsa... Adamlarını bindirip salarsa... Jandarmalar yola düşerse... Akacak kan damarda durmaz... DediÄŸi gibi de olmuÅŸ.  Çok geçmeden, bir yandan Emine'nin babasının adamları; öte yandan "Kızımı zorla kaçırdı" ÅŸikayeti üstüne Jandarmalar! Çok uzaklaÅŸmadan yakalanmışlar. Hüseyin nezarete; Emine babasına teslim. "Ben ayrılmam. Ölsem de ayrılmam Hüseyin'den diye yakarmış Emine. Ama boÅŸ. Hüseyin kodese, Emine baba evine! Gel zaman, git zaman duruÅŸma günü yaklaÅŸmış. Emine'si elinden alınan Hüseyin bir de yıllarca hapis yatacak. Tek umudu Emine. EÄŸer doÄŸruyu söylerse,"Ben kendi ayağımla gittim. O beni kaçırmadı. EÄŸer suç varsa benimdir" derse, Hüseyin kurtulur. Yoksa iÅŸi zor. Ya babası? Babası bırakır mı Emine doÄŸruyu söylesin. Karakolda bu böyle! Ya mahkemede? "Mahkemede bildiÄŸimi söylerim" diyor Emine. Hüseyin derseniz telaÅŸlı. "Ya babasına uyarsa. Ya beni zorla kaçırdı" derse. Umudu Emine'nin ifadesinde. Yoksa yıllarca çürüyecek hapiste. Alıyor veriyor; veriyor alıyor. Derken mırıltı halinde dile getiriyor duygularını. Bir dilek, bir istek oluyor düşünceleri, dilinden dökülüyor.

Erisin de dağların karı erisin,
Akan sular düz ovayı bürüsün,
Cümle alem yaylasına yürüsün,
Ak kuzular melesin de gidelim.

Aman da Eminem nasıl ettin bu işi,
Bitmedi ki dağ yollarının kışı.

Pazarcılar gelir pazardan düzden,
Sırtındaki gömlek, ketenden bezden
Nasıl ayrılırım sen gibi kızdan

Aman da Emine'm nasıl ettin bu işi
Bitmedi ki dağ yollarının kışı

Yazı yazdım Oltan pınar başına
Neler geldi şu gençlikte başıma
Felek zehir kattı tatlı aşıma

İfadende doğru söyle Emine,
Mahkemede kurtar beni Emine

    Emine karakolda babasının dediÄŸi gibi ifade veriyor. Ama mahkemede iÅŸ deÄŸiÅŸiyor. DoÄŸruyu olduÄŸu gibi söylüyor. "Ben kendim gittim. O beni kaçırmadı" diyor. Hüseyin hapis yatmaktan kurtuluyor. Ama Emine'yi alıyorlar elinden. Olay bir türkü olup, yılların ötesinden, günümüze taşınıyor.

   KAYNAK : 
* Hüseyin DÜLGERHAN, Ankara Radyosu Saz Sanatçısı. ( 1971 yüzyüze görüşme)

                                              YaÅŸar ÖZÃœRKÃœT
                                          Öyküleriyle Türküler 2