Osmanlı zamanı Antep'te Türkler ve Ermeniler bir arada yaşarlarmış. Ancak Ermeniler çoğunlukla aynı mahallede bulunur, birbirlerinden ayrılıp yayılmazlarmış. Onların mahallelerinde yaşayan Türkler olsa da, aşağı mahallelerde yaşamaya inmezlermiş. Ermeniler inmese bile Türkler yukarı mahallelere Ermeni meyhanelerine çıkarlarmış, eğlenmeye, fasıl yapmaya.
Yanında yakın bir arkadaşı ile güzel sesli Ahmet de sazıyla türküleriyle katılırmış bu eğlencelere. Ahmet zamanla arkadaşından ayrı gider olmuş. Bunun üzerine tatsız birşey olup olmadığını soru vermiş arkadaşı. Meğerse bir sevda karışmış Ahmet'in hallerine. Arkadaşının olmadığı bir gün meyhaneye giderken cumbalı evin penceresinde halı silkeleyen bir kıza vurulmuş meğer Ahmet.
Sevda bir yana, bir akşam sofralarına Müslüm adında efendi bir genç katılmış. Kaynaşıp ahbap olmuşlar. Gel zaman git zaman, Müslüm bir gün adağı olduğunu, bu sebeple evlerine yemeğe davet ettiğini söylemiş arkadaşlarına. Davet kabul görmüş. Ahmet, arkadaşı ve muhabbeti güzel dostları Zadik Usta ile beraber Müslüm'ün evine yola koyulmuşlar. Hepsi neşeliymiş de yolda, varıp da eve Müslüm kapıyı açtığında, Ahmet'in keyfi kaçmış. Müslüm "ev şenliğim" dediği karısını tanıtıp almış arkadaşlarını sofraya. Bey sofrası gibi kurulmuş herşey ama arkadaşı bir anlam veremez Ahmet'in durgunluğuna. Zadik Usta'nın şarkıları ardından Ahmet'i susar görünce, aşağıdaki türkü dilinden dökülmüş..
Sonunda bitmiş gece, teşekkür edip ayrılmışlar Müslüm'ün evinden. Ahmet'in söylediği türkü takılmış arkadaşının aklına, hani nicedir arkadaşlar da neden duymamış bu güzel türküyü.
Ahmet ağzındaki baklayı çıkarmış. Dalyan gibi Müslüm'ün ev şenliği, çıkmamış mı cumbalı evdeki kız. Utanmış bu sevdasından, içi acımış, döktürmüş o anda bilinmeyen türküyü.
Ahmet sonradan evlendiyse de mutlu olamamış ve genç yaşında solup göçmüş bu dünyadan.
(Vedat Kutlar tarafından derlenmiştir.)
Salih TURHAN - Abuzer AKBIYIK - Sabri KÜRKÇÜOĞLU / Notalarıyla Türkülerimiz ve Hikayeleri, C 2, İstanbul 2003.