KIRIK HAVALAR

MARDÄ°N KAPI ÅžEN OLUR


Repertuar No
2200 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
-  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
Ä°cra Eden
Makamsal Dizi
Konusu - Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
4/4 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Fa 
Ses GeniÅŸliÄŸi
6 Ses 


                    Kaynak kiÅŸiden




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

MARDÄ°NKAPI ÅžEN OLUR
DİBİ DEĞİRMAN OLUR
BURALARDA YAR SEVEN
MUTLAKA VEREM OLUR

DAÄžKAPISI DAÅžLIDIR
YARÄ°M KARA KAÅžLIDIR
BEN YARÄ°MÄ° TANIRAM
KIVIR KIVIR SAÇLIDIR

URFAKAPI BAÄžLIDIR
YARÄ°M KARADAÄžLIDIR
BEN YARIMA KIYAMAM
YARİM KÜÇÜK ÇAĞLIDIR

YENİKAPI BAHÇALAR
YAR ORDA KEMAN ÇALAR
O YAR BANA BAKANDA
YÜREĞİMİ PARÇALAR


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

     Mardin Kaplı Kör Mıho'nun büyük oÄŸlu olan Recep SerttaÅŸ, Hançepek Mahallesi'nde kunduracılık yapmaktadır. Recep'in sesi de güzeldir. Kundura dikerken türküler ve ÅŸarkılar mırıldanır. ArkadaÅŸları ve bazı müşterileri yanma gelerek sohbet ederler ve Recep'inmırıldanarak söylediÄŸi türküleri dinlerler.
     Kundura yaptığı müşterilerinden birinin kızı olan Güle, babasının kundurasını almak için Recep'in dükkanına gelir. Güle'yi gören ve güzelliÄŸine hayran kalan Recep, babası için diktiÄŸi kundurayı paketleyerek Güle'ye verir. Güle dükkandan çıkınca Recep ardından hayran hayran bakakalır.
     Günler geçer Recep Güle'yi unutamamış ve bir türlü aklından çıkaramamıştır. Dükkanına gelen arkadaÅŸları Recep'te bir durgunluk, dalgınlık olduÄŸunu fark ederler ve sorarlar fakat Recep bir türlü kendisinin dalgın ve düşünceli olmasına sebep olan gerçeÄŸi söylemez. Öylesine dalgındır ki yine bir gün kundura dikerken Güle'nin sokaktan geçtiÄŸini görür ve heyecanlanır. Bu heyecandan elindeki bizi, diktiÄŸi kunduranın köselesine batırırken dalgınlıktan parmağını derinin üzerinden çekmez ve biz'i parmağına batırır.
     Ramazan bayramı yaklaÅŸmıştır. Kundura sipariÅŸleri artar. Bu arada Güle'nin babası Kemal de kundura diktirmek için Recep'in dükkanına gelir. Recep ayak ölçüsünü alır ve bayrama yetiÅŸtireceÄŸini belirtir.
     Arife günüdür. Ä°ÅŸleri yoÄŸun ve kendisi ise dalgındır. Bu dalgınlığı iÅŸlerinin aksamasına sebep olmaktadır. Güle'nin babasına diktiÄŸi kunduranın az bir iÅŸi kalmıştır. Sadece topuklan çakıp daha sonra biraz kalıpta bekletecektir. Ne de olsa sevdiÄŸi kızın babasının ayakkabısıdır. Özen göstermek ister. Fakat iÅŸinin yoÄŸunluÄŸundan kunduranın topuÄŸunu çakmayı ve kalıba koymayı unutur.
     AkÅŸamüstü Güle'nin babası kundurasını almaya gelir ve hazır olmadığını görür. Recep utancından bir ÅŸey söyleyemez, özür diler. "Kemal aÄŸabey sen eve git ben akÅŸam evinize getiririm. Sen hiç merak etme" der ve yollar. Elindeki iÅŸi bırakır hemen topukları çakar, kalıba baÄŸlar bir müddet sonra kalıptan çıkardığı ayakkabının boyasını ve cilasını yapar ve eline aldığı gibi Güle'nin evinin yolunu tutar.
      Evin önüne gelmiÅŸtir ve heyecanlıdır. Kapıyı çalar, kapı açılınca Güle'yi karşısında gören Recep heyecanlanır. Nefes alıp vermeleri deÄŸiÅŸir, kundura elinden düşer. Güle, eÄŸilerek yerden kundurayı alır. Recep Güle'ye "Onları bana ver, babana ben giydireceÄŸim" der. Güle de kundurayı Recep'e verir göz göze gelirler, bakışırlar, içeri girdikten sonra Güle'nin babası Recep'i odaya alır, oturtur ve hemen bir kahve yaptırtır. Bu arada Recep, kundurayı Güle'nin babasına giydirir. Kunduradan memnun kalan Kemal Bey, kunduranın parasını verir. Kahveler içildikten sonra Recep dükkana döner. Sevinçlidir çünkü Güle ile yüz yüze gelmiÅŸ ve konuÅŸmuÅŸtur. O gece sabaha kadar uyuyamaz.
     Recep karasevdaya tutulmuÅŸtur. Derdini kimseye söyleyemez. Yalnız kendisi gibi kunduracılık yapan Aşık Ä°hsani'nin aÄŸabeyi Ferhan'a derdini döker. İçini ona boÅŸaltır. Bu arada bu sevgisinin anısına sözü ve müziÄŸi kendisine ait olan,

"Mardin Kapı şen olur
Dibi degirman olur
Buralarda yar seven
Mutlaka verem olur"

türküsünü yapar. Arkadaşları ile eğlendikleri vakit hep beraber çalıp söylerler.
     Bir gün Hüsnü Ä°pekçi, Diyarbakır Halk Musiki Cemiyeti'nde çalışmaları bitince Hançepek'te oturan Sami Hazinses'in babasına uÄŸrayıp Ä°stanbul'da olan Sami'yi sormaya gider. O sırada kunduracı Recep, Hüsnü Ä°pekçi'yi sokakta görünce dükkanına davet eder. Çay, kahve ikram eder ve sohbete baÅŸlarlar. Bu arada Recep, Hüsnü Ä°pekçi'ye yapmış olduÄŸu türküyü okur. Bu türküyü sevdiÄŸi bir kız için yazdığını belirtir. Türkü, Hüsnü Ä°pekçi'nin çok hoÅŸuna gider ve üç gün sonra tekrar Recep'in yanına gelerek Recep'ten bu türküyü tekrar okumasını ister. Recep de türküyü okur. Biraz sohbetten sonra Hüsnü Ä°pekçi dükkandan ayrılır.
     Musiki Cemiyeti'nde çalışma yaparlarken Hüsnü Ä°pekçi, hocası Celal Güzelses'e, "Hocam Mardin Kapı'da kunduracı Recep var, geçen gün uÄŸradım çok güzel bir türkü yapmış" der. Celal Bey de "Yarın onu al cemiyete getir" der. Ertesi gün Hüsnü Ä°pekçi, Recep'i alarak Musiki Cemiyeti'ne getirir. Burada Recep'in yapmış olduÄŸu türküyü 9 - 10 defa çalıp söylerler. Çünkü kayıt cihazı yoktur. Sözleri ile makam ve usulü unutulmasın, kulaklarda kalsın diye çalışma yapmışlardır.
     Recep, çok istemesine raÄŸmen sevgisinin karşılığını maalesef bulamaz. Bu durumdan çok etkilenmekte olan Recep, Diyarbakır'dan ayrılmaya karar verir ve Ä°stanbul'a gider. Ä°stanbul'da da kendini toparlayamaz ve bir süre sonra da rahatsızlanır. Bunun üzerine Diyarbakır'a geri döner. Tam da yaktığı türkünün sözlerindeki gibi vereme yakalanır ve bir müddet sonra da vefat eder.

* Celal Güzelses bu güzel türküyü sonraki yıllarda plağa okumuştur.

* Bu hikayeyi olayın kahramanının yakın arkadaşı olan Ferman ve Hüsnü ipekçi'den 2001 yılında derledim.

                                                   Diyarbakır Kültürü
                                                   Vedat GÃœLDOÄžAN