KIRIK HAVALAR

ÇAYA DÜŞTÜ TUTAMADIM GOLUNU


Repertuar No
1272 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
-  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
İcra Eden
 
Makamsal Dizi
Konusu - Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
4/4 
En Pes Ses
Sol 
En Tiz Ses
La 
Ses GeniÅŸliÄŸi
9 Ses 




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

ÇAYA DÜŞTÜ TUTAMADIM GOLUNU
UZAK DA GİTTİ BİLEMEDİM YOLUNU
GÜZEL DE MEVLAM KISMET ETMİŞ ÖLÜMÜ

Bağlantı:
GANLI DA ÇAYLAR
NERELERE GOYDUN ÜMMÜ'MÜ
SUNA BOYLUMU

KADI DA GELDİ MAHKEMELER KURULDU
İFADESİ MUSTANTIKTAN SORULDU
GOMŞULARI HAKKA NİYE YORULDU

Bağlantı:
AKMAYASI ÇAYLAR
NERELERE GOYDUN ÜMMÜ'MÜ
SUNA BOYLUMU

MUSTANTİK : Sorgucu, sorgu yargıcı


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

Suya düştü tutamadım kolunu,
Uzakta gitti bilemedim yolunu,
Güzel de mevlam kısmet etmiş ölümü.
Kanlı da çaylar nerelere kodun Ümmü'mü,
Suna boylumu...

    Ümmü'nün nereli olduÄŸu konusunda farklı görüşler vardır.  Kimi görüşlere göre Denizli'nin Çal İlçesi'nin Bekilli Köyü, kimileri Gediz, kimileri ise Menderes'ten olduÄŸunu ileri sürmektedir. "Dalaman Çayına düştüğünü iddia edenler görüşlerde vardır. Nereli olduÄŸu ve olayın hangi akarsuda yaÅŸandığı konusunda farklı görüşler olsa da türkünün öyküsü konusunda ortak bir fikir vardır.
    Bilinen ÅŸu ki, Ümmü, güzel bir köy kızı. Güzel ama öyle tanıma gelmeyen cinsinden Ümmü'nün güzelliÄŸi. Ay parçası gibi. GüzelliÄŸi herkesin dilinde. Köyün sınırlarını aşıp, komÅŸu köylere de ulaÅŸmış namı. "Filan köyden, filanda bir kız var ki, mevlâm övmüş de yaratmış. Daha yaşı on üç, on dört; ama boyu sülün gibi. Bir endam, bir çalım var ki, iyi kapılara nasip etsin yarada". Bilen bilmeyene, duyan duymayana  övgülüyor Ümmü'yü. Ve gelip yamaç köylü Aziz'in kulağına kar suyu oluyor Ümmü'nün güzelliÄŸi. Aziz'in köyüyle Ümmü'nün köyü yakın. İki köyün sabah horozlarının sesi karışır birbirine. Bağırsa duyulur birinden ötekine. Arasından bir çay akıyor köylerin. Yazın kuruyup, suyu azaldı mı geçit veriyor. Ama kışın karı eriyip de köpük köpük kabarınca, geç geçebilirsen. Ancak üstülembeç taşını atlamak gerek çayı geçmek için.
    Aziz'in gönlüne, Ümmü'nün güzelliÄŸi gelip oturuyor ya, Ümmü'nün haberi yok bundan. Derken Aziz'in köyünden Ümmü'nün köyüne bir kız veriliyor. Kıza niÅŸan takmaya gelenler arasında Ümmü de var. NiÅŸan evi de Aziz'in yabancısı deÄŸil. Ortalık iÅŸlerine o da yardım ediyor. Konukları ağırlıyor. Gelenlere yer gösteriyor. Yiyecek, içecekleri dağıtıyor. Ha, Aziz'in yakışığı da yerinde. GösteriÅŸi iyi. Herkes de sevgi gösteriyor Aziz'e. Ortalıkta fırıl fırıl dönüyor. Göz ucuyla da konukları süzüyor. Birden çarpılmış gibi sallanıyor yerinde Aziz. Elindeki ÅŸerbet tepsisi düşüp kırılıyor. Göz göze geliyorlar Ümmü'yle... Ümmü de çarpılıyor birden. Aziz'in yakışığı onu da çarpıyor. Uzun sözün kısası, gözlerinden gönüllerine ılıklık akıyor ikisinin de. O kadar.
    Sonra, araya zaman giriyor. Arada karşı köye gittiÄŸi oluyor Aziz'in. Uzaktan uzaÄŸa göz göze geliyor Ümmü'yle. İç geçiriyorlar. İşmarlar, sonra da ayrılık. Bir aracı kadın buluyor Aziz sonunda. Haber salıyor Ümmü'ye. "Böyleyken böyle. Babana dünür gönderip istetecem seni. Ne dersin?"diye. Ümmü hazır zaten. Havalara uçmuÅŸ haberi duyunca. Gel gelelim babası inat. Güveni yok babasına Ümmü'nün. Ya "Olmaz" derse. Ya "Kızımı baÅŸkasına verecem" derse, diye bir korku sarmış Ümmü'yü.
    Üç beÅŸ emmi, dayı bir araya getirip, karşı köye göndermiÅŸ Aziz. Kendisi de, gidenlerin yolunu sabırsızlıkla beklemeye baÅŸlamış çay kenarında. Derken gidenler görünmüş uzaktan. Aziz koÅŸa koÅŸa ulaÅŸmış yanlarına. Suratları asık hepsinin de. "Adam kesti attı. Hatır gönül de kalmamış kimsede. HerÅŸeyin bir yolu yordamı var. İnsan kestirip atmaz ki böyle iÅŸlerde. Baldırı çıplağın biri Aziz. Davul dengince döver. Benim ona verecek kızım yok. Buraya da gelmemiÅŸ olun" diyor. Aziz'in beti benzi atmış. Neye uÄŸradığını bilememiÅŸ. "Dengi dengine ha. Görür o." demiÅŸ. O kadar.
    Çok geçmeden de Ümmü'nün niÅŸan haberi gelmiÅŸ. Babası tez elden bir tanıdığının oÄŸluna vermiÅŸ Ümmü'yü. Hem de Ümmü'ye hiç sormadan. Gizlice de Ümmü'den haber geliyor Aziz'e: "Ben gönlümce varmıyorum. Ne yapıp yapsın, götürsün beni Aziz" diyor.
    Aziz de haber salıyor Ümmü'ye, "Sabret hele. Sabret ki her ÅŸeyin vakti saati var. Sen hazır ol yeter ki. Haydi deyince bohçan hazır olsun. Gerisine karışma." 
    Çok geçmeden de düğün davulları vurmaya baÅŸlıyor. Ümmü derseniz ateÅŸ üstünde. Durmadan haber salıyor Aziz'e: "Daha ne bekliyor. Yoksa üç çocuk anası olunca mı kaçıracak beni. Yazık olsun erkekliÄŸine" diyor. Sonunda Aziz de diyeceÄŸini iletiyor Ümmü'ye. "Koy ki, üç gün, üç gece davullar çalsın, zurnalar ötsün. Koy ki aÄŸa baban, bey oÄŸlu damadıyla yaÄŸlı ballı olsun. Koy ki düğün alayı seni almaya gelsin. Okuyucular ünlesin, pehlivanlar yaÄŸlansın. Åženlik ÅŸamata olsun. Al bürgünü çemirle, bin atına. Sonra da dehle atı çaya doÄŸru. Gerisine karışma."
    Ümmü'dür söylenenleri  bir iyice yerleÅŸtirmiÅŸ kafasına. Planını kurup, sonra da vakti saatini kollamaya baÅŸlamış. Ne zaman ki davul-zurna gelin alma havasını vurunca, Ümmü'nün yüreÄŸi de bir inip, bir kalkmaya baÅŸlamış. Al atı çekmiÅŸler evin sekisine. Al duvağını çemirleyip, bir sıçrayışta binmiÅŸ Ümmü ata. At ÅŸaha kalkmış ilkin. Sonra da Ümmü'nün usta ellerine teslim etmiÅŸ kendini. Tozu dumana katarak gözden ıramış Ümmü. Herkeste bir ÅŸaÅŸkınlık. Kimi "At huylandı gelini kaçırdı", kimi de "Ümmü gönülsüzdü zaten. Babası Aziz'e vermedi diye aldı başını daÄŸlara kaçtı" diyor. Kimileri de "Ümmü babasına garez düğün gününde Aziz'e kaçtı"diyor. Tevatür türlü türlü.
    Öte yandan Ümmü, sözleÅŸtiÄŸi yerde Aziz'i bekler bulmuÅŸ. Vakit kaybetmeden, ata terkileÅŸip çay boyunca kovmuÅŸlar.Ta ki, çayın dar boÄŸazına gelene dek. Dar boÄŸazdaki üstülembeç taşına gelince, inmiÅŸler attan. İnmiÅŸler ya çay azgın. Dalgalar kudurmuÅŸ. Arkadan babasının adamları yetiÅŸti, yetiÅŸecek. Gerçi atlamak zor. Ama, çay boyu at sürüp, yakalanmaktansa taÅŸtan atlamak daha kolay. En iyisi hızlanıp atlamak karşıya. İlkin Aziz atlar taÅŸa. Ümmü'yü tutmak için de elini uzatır. Ümmü de geri çekilip, hız alır. Atlar. Al duvağı ayaklarına dolanır, suyu boylar. Aziz,  vakit geçirmeden atlar suya. Ama batar Ümmü. Bir tek al duvağı yüzer suyun üstünde. Al duvaÄŸa sarılır Aziz. Bakar ki boÅŸ. Atar elinden, dalar suyun dibine. Ama çay azgın. Dalgalar kuduruk. Sonra bir daha çıkar Ümmü su yüzüne. Aziz o tarafa kulaç atar. Ama yetiÅŸmesine kalmadan, yine batar Ümmü. Sonunda kolu kanadı kırık, çıkar su kenarına Aziz. Çıkar da, Ümmü'nün duvağı elinde aÄŸlar aÄŸlar.
    Geriden yetiÅŸenler Aziz'i öyle görünce durumu anlarlar. Ümmü'nün babasına haber ulaşınca, "Kızımı çaya attı. İsteyerek attı çaya. Kendine vermedim diye, boÄŸdu kızımı Aziz" deyip, doÄŸruca karakola gider. Bir yandan davulcusu, okucusu Ümmü'yü  arar çayda, öte yandan elleri kelepçeli Aziz ÅŸehire götürülür. "Kızımı istedi vermedim. Sanra da düğün günü O'nu kaçırıp suya attı. İşte tanıklarım var. Bu adamlar görmüş Ümmü'yü  Aziz'in çaya attığını" diye yalancı tanıklarla mahkemeye baÅŸvurmuÅŸ Ümmü'nün babası. Yargıç ilkin Aziz'e sormuÅŸ: "Ayağı duvağına dolantı, çaya düştü" demiÅŸ Aziz. Kapamış aÄŸzını. BaÅŸka bir ÅŸey dememiÅŸ.
    Tanıklar bir ağız etmiÅŸ konuÅŸuyorlar: "Biz gözlerimizle gördük. Aziz attı Ümmü'yü. Baban seni bana yar etmez, kimseye de olma. diye itti çaya Ümmü'yü". Deliller aleyhine Aziz'in. Hiç de tanığı yok. Yani ki, Aziz'den yana tek ifade yok. Hepsi kasten attı çaya diyor. Sonunda kararını açıklıyor mahkeme yargıcı: "Tanıkların ifadesine göre Ümmü'yü kaçırıp, cebren çaya atarak boÄŸulmasına sebep olmaktan... ölüme mahkum ediyorum"diyor. Aziz taÅŸ gibi. Aziz zaten ölü. Ümmü'sünü yitirmiÅŸ ki, dünya dar geliyor zaten Aziz'e. Kararı dinliyor. Kılı bile kıpırdamıyor. Tınmıyor hiç.
    Devir de eski, yargıcın dediÄŸi dedik. As as... Kes kes. O kadar. Atıyor dama Aziz'i. Günlerini sayıyor. Hiç kimseyle de konuÅŸmuyor. Zaten ayrı bir hücrede. Sıkıntısını türkülere döküyor. Sesi de çok güzel Aziz'in. Aziz'i ölüme mahkûm eden yargıcın evi de yakındır cezaevine. Bir gece yarısı yargıcın karısı, Aziz'in yanık sesiyle uyanır. Dinler. Çarpılır birden. Aziz aÄŸlayan, yalvarmalı bir sesle Ümmü'nün çaya düştüğünü öykülemektedir türküyle. Yargıcın karısı kocasını uyandırır. "Kalk hele bey. Senin idamlık mahkûmun sesi ne güzel. Nasıl da öykülüyor Ümmü'nün çaya düştüğünü"der. Yargıçtır, kalkıp kulak verir Aziz'in sesine.

Kaçındasın gelin Ümmü kaçında,
Sar(ı) altınlar dalabıyor saçında. 
Gelin Ümmü kaldı çaylar içinde

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Coşkun çaylar akmaz iken harladı,
Zalım düşman kollarını bağladı,
Gökte melek, yerde insan ağladı

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Bir el attım kapamadım kolunu,
Sarpa çattım bulamadım yolunu,
Yaşın on beş, mehel m(i) gördün ölümü,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Kapam dedim, kapamadım fesini,
Ayın on beşine benzer kesimi,
Kulak verdim, duyamadım sesini,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Başından yazmanı yörükler aldı,
Ağzından hızmanı balıklar aldı,
Gayrı kavuşmamız mahşere kaldı,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.
 
On sekizdir, siyah saçın örgüsü,
Bu güzellik sana hakkın vergisi,
Suya düştü Ümmü kızın kendisi,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Davulcusu kaya dibi dolaşır,
Seymenleri kuzu gibi meleÅŸir,
Evlerine kara haber ulaşır,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

Altın tası suya düşmüş dalabır,
Sırma saçlar su üstünde yalabır,
Şu gelinsiz gelen kervan banadır,

Katil çaylar nere kodun Ümmü'mü.
Ümmü'mü Ümmü'mü gelin Ümmü'mü.

..............................................

Suya düştü tutamadım kolunu,
Uzakta gitti bilemedim yolunu,
Güzel de mevlam kısmet etmiş ölümü,
Kanlı da çaylar nerelere kodun Ümmü'mü,
Suna boylumu.

Kadı da geldi mahkemeler kuruldu,
İfadesi mustantıktan alındı,
Komşuları hakka niye yoruldu,

Akmayası çaylar nerelere kodun Ümmü'mü,
Suna boylumu.

Üç giderim beş ardıma bakarım,
Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim,
Hem ayrılık, hem ölüm kahrı çekerim,

Katil çaylar nerelere kodun Ümmü'mü,
Suna boylumu.

"Vay be." der yargıç. "Vay ki vay. Aldanmışız. Yalancı tanıklara kanmışız. Suçlu olan hiç bu kadar içten söyleyebilir mi? Bunca güzel dillendirebilir mi olayı?" deyip sabahı iple çeker yargıç. Mahkeme kararının düzeltilmesini sağlar. Aziz'i salar cezaevinden. Bu kez yalancı tanıklarla, Ümmü'nün babasını tıkar içeri.
  
              
     KAYNAKLAR :
1- Taşpınar, 1943-50, Sayfa 129
2- M.TuÄŸrul, "Ümmü Gelin", Ülkü Dergisi, 1947,1. cilt,3. Sayı,  
3- Osman Attila, Afyonkarahisar Türküleri,S: 61, Güven Matbaası Y.1966 Ankara

                                              YaÅŸar ÖZÜRKÜT
                                          Öyküleriyle Türküler 2