Gevenes Köyü, Muğla ili Yatağan İlçesi'ne bağlıdır. Yeni adı Çaybükü'dür. Muğla ve Yatağan'a 25 km. mesafede bir ormaniçi köyüdür. Şimdilerde Kekova Termik Santralı'nın kömür ocakları arasında kalmıştır. Gevenes Köyü'nün içindeki yüksek tepenin adı Belen Tepesi'dir. Köy kahvesi de Belen Tepesi'ndedir. Köylüler burada toplanarak dama ve tavla oynarlar.
"Yıl 1946 aylardan Temmuz'dur ( 7 Temmuz 1946 ). Köylülerden Soğanoğlu Mustafa Şahbudak ( Bay Mustafa ) ile Tevfik, Belen Kahvesi'nde dama oynamaktadırlar. Tevfik, Gevenes Köyü'nün muhtarıdır. İşte bu sırada Gevenesdere ve Kozağaç mevkiinde orman yangını çıkmış ve de kontrol altına alınmıştır. O mıntıkanın orman koruma ve bakım memuru yani kolcusu - ormancısı - Sarı Mehmet'tir ( Mehmet İn ). Sarı Mehmet, etrafı çevrilen yangının kontrolden çıkmaması için Gevenes Köyü'nün Belen Tepesi'ndeki Belen Kahvesi'ne gelerek Muhtar Tevfik'ten bekçi ister. Muhtar Tevfik iş zamanı olması sebebiyle bekçiyi vermek istemez. Ormancı da konuyla ilgili tuttuğu zaptı muhtara imzalatmak ister.
Ormancı Türküsü'nün yakılmasına vesile olan
Ormancı Sarı Mehmet (Mehmet İn. 1915 - 1971)
( Fotoğraf Muğlalı Mehmet Ali Eren arşivi )
Muhtar Tevfik, oyunun kritik anı olsa gerek ki ormancının isteğini yerine getirmez. İsteğinin yerine getirilmemesine kızan ormancı dama masasını devirir. Bay Mustafa, dökülen taşları toplar ve ormancıya "Sen sarhoşsun çek git" der. Ormancı Sarı Mehmet inatlaşır, söz anlamaz. İkinci kez dama masasını devirir. Bu sefer de Bay Mustafa ile aralarında tartışma başlar. Bay Mustafa sinirlenerek ormancıya tokat atar. Ormancı bir gün önce ödünç aldığı kamayı çeker ve Mustafa'yı kolundan yaralar. Bay Mustafa da olayın şoku ile tabancasını çıkartır. Bu esnada oyun arkadaşı Muhtar Tevfik "yapma" diyerek Mustafa'nın silahının önüne atılır. Kazara Bay Mustafa'nın silahı iki kez patlar. Çıkan kurşunlar Muhtar Tevfik'e değer. Bay Mustafa, arkadaşı Tevfik ile ilgilenirken ormancı kaçar. Ama Bay Mustafa, kaçarken onu da topuğundan ve kalçasından vurur. Köylüler hadisenin daha da büyümemesi için Bay Mustafa'yı yatıştırıp, silahını da elinden alırlar. Muhtar Tevfik ise Muğla Devlet Hastahanesi'ne kaldırılır. Ancak kan kaybından vefat eder maalesef."
İşte bu olayın ardından "Ormancı Türküsü" ortaya çıkar. Çeşitli sözler uydurularak okunan türkünün, yerinde tespit ettiğimiz orijinal sözleri aşağıdaki gibidir.
Çıktım Belen Kahvesi'ne baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı dam'oynamaya ( Dama oynamaya )
Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafaya
Bağlantı :
Aman ormancı canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Olayın kahramanlarından Bay Mustafa
( Mustafa Åžahbudak 1921 - 2000)
Ganives'in ( Gevenes'in ) suları hoştur içmeye
İçinde köprüsü var gelip geçmeye
Tevfik'imi vurdular hiç mi hiçine
Yazık ettin ormancı köyün iki gencine
Bağlantı
Ganives'in ortasında değirmen döner
Değirmenin suları dağından iner
Ormancıya atılan kurşun Tevfik'e değer
Tevfik’imin acıları yürekler deler
Bağlantı
Türkünün üçüncü kıtasının 4. dizesi "Bay Mustafa ah çeker iş işten geçer" şeklinde de okunmaktadır.
Yöredeki kaynak kişilerden (Ali Genek ve Mehmet Ali Eren) ifadelerine göre olayın tarihi 7 Temmuz 1946'dır. Türkü; Muğla - Yeşilyurt İlçesi'nden 1903 - 1959 yılları arasında yaşayan Kemancı Tahir Usta ( Erdinç ) tarafından yakılmıştır.
Mehmet Ali Eren de Kemancı Tahir Usta için şu bilgileri vermektedir: "Tahir Erdinç'in lakabı Dişsizler'dir. Pisi doğumlu olup 1959 da Yatağan'da vefat etmiştir. 1936–1939 yılları arasında Alişar Deresi değirmenlerini kiralar, Alişar Deresi'nden sonra Yatağan'a yerleşir. Düğünlere Nebi Köylü Zurnacı Muhammet'le birlikte giderler. Onun evinde kalır. Muğla Orman Bölge Müdürlüğü'nden emekli olan tek oğlu Sait Erdinç'tir. O da vefat etmiştir. Mehmet Ali Eren türkünün hikâyesini Mustafa Şahbudak ile (Olayda adı geçen Bay Mustafa ) Muvaffak Şahbudak ve Çetin Piriçcioğlu'ndan (Ormancı Sarı Mehmet'in yeğeni ) derlemiştir.
Ormancı Türküsü'nü yakan Muğla Yeşilyurt' tan
Kemancı Tahir Usta ( Tahir Erdinç 1903 – 1959 )
(Fotoğraf Muğlalı Mehmet Ali Eren arşivi)
Türkülerimizin icraatında dikkat edilecek hususlardan birisi de; yörenin ağız özelliğidir. Muğla'da da bu özellik kendisini gösterir. Muğla türkülerinde; "-i" nispet ekinin "-a" harfine dönüşmesi Anadolu'da pek görülmeyen enteresan özelliklerden biridir. Muğla Zeybeği'ndeki; "Alı da verin benim barutumu saçmama / Üç gün kaldı şu Muğla'dan kaçmama" sözlerindeki yöre söyleyişi "saçmama" şeklindedir. Bu Sözcük; "saçmamı" olarak söylendiğinde yörenin ağız özelliğine ters düşmektedir. Aynı özellik Ormancı Türküsü'nde de karşımıza çıkar.
"Ormancı da gelir gelmez yıkar masaya
Söz anlamaz ormancı çekmiş kafaya"
dizelerinde "masaya", "kafaya" sözcüklerinde -i- hali olması gerekirken yörenin ağız özelliği -a- haline dönüştürmüştür. "Masaya" sözcüğünü "masayı," "Kafaya" sözcüğünü de "kafayı" olarak okuduğumuzda yörenin ağız özelliği ihlal edilmiş olur. Birkaç örnek daha vermek gerekirse ;
* "Feraye"nin Ferayi olarak okunması,
* Muğla kına havasın da; "Yengeler yakar kınayı / Aşkolsun veren anayı" diye başlayan ezginin 2. dizesindeki "anayı" sözcüğünün "anaya" okunması,
* Adem Gardaş Türküsü'ndeki bağlantı bölümünün "Yüksekten götürün benim de salıma /Düşmanlarım görmesin akan kanıma" dizesindeki “salıma" sözcüğünün "salımı," kanıma sözcüğünün ise "kanımı" şeklinde okunması Muğlalı'yı rahatsız eder.
HALİL ATILGAN
NOT (Repertükül) : Bu türkünün fotoğraflarla desteklenen öyküsü ve geniş analizi için MAKALELER BÖLÜMÜ'ndeki DR. Halil ATILGAN'a ait "ORMANCI TÜRKÜSÜ - HİKAYESİ - GÜNÜMÜZDE DEĞİŞTİRİLEN SÖZLERİ VE YORUM BAHANESİYLE ARABESKLEŞEN İCRA ŞEKLİ" başlıklı makaleye bakılabilir.