KIRIK HAVALAR

ÇIRPINIP DA ŞANOVA'YA ÇIKINCA Acem Kızı


Repertuar No
1398 
Yöresi- İli
İlçesi- Köyü
-  
Kaynak KiÅŸi
Derleyen
Notaya Alan
İcra Eden
 
Makamsal Dizi
Konusu - Türü
Karar Sesi
La 
BitiÅŸ Sesi
La 
Usül
15/8 
En Pes Ses
La 
En Tiz Ses
Do 
Ses GeniÅŸliÄŸi
10 Ses 




TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

ÇIRPINIP DA ŞANOVA'YA ÇIKINCA
EÄžLEN ÅžANOVA'DA KAL ACEM KIZI
UÄžRUN UÄžRUN KAÅž ALTINDAN BAKINCA
CAN TELEF EDİYOR GÜL ACEM KIZI

SENİ SEVEN OĞLAN NEYLESİN MALI
YUMDUKÇA GÖZÜNDEN DÖKER MERCANI
BURUN FINDIK AĞZI KAHVE FİNCANI
ŞEKER Mİ ŞERBET Mİ BAL ACEM KIZI

TELEF ETMEK : Öldürmek, yok etmek
MERCAN : Göz yaşı


REPERTÜKÜL NOTU : ŞANO : Sahne

Yapılan araştırmalarda "Şanova" isimli bir yer olmadığı tespit edilmiş olup bu türküde "Şano" kelimesinin sonradan "Şanova" haline dönüştüğü anlaşılmaktadır. Şano; sahne anlamına gelmektedir.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakıldığında da açıklama şöyledir;
ÅžANO : Sahne, Tiyatro sahnesi...

"Bir sevdiğim, şanoda şarkı söyler
Biri yanı başımda içer içer, ötekini kıskanır..."
Orhan Veli Kanık.


 

TÜRKÜNÜN ÖYKÜSÜ

   Bu türkünün gerçek öyküsü konusunda; çok farklı görüşler ve kanıtlanamayan araÅŸtırmalar vardır. 
    ÖrneÄŸin, Mehmet Gökalp, bu türkünün sözlerinin Aşık Canani'ye ait olduÄŸunu, "Åžanova" kelimesinin aslında "Åžamova" olduÄŸunu ve Åžamova'nın da  "Kars ili sınırları içinde bir ovanın adı" olduÄŸunu iddia eder. Ancak yapılan araÅŸtırmalar sonucunda;  ne Kars'ta ne de Türkiye'nin baÅŸka bir yerinde böyle bir ovanın olmadığı anlaşılmıştır. 
    Bu türküyü çalıp - söyleyip, tanıttığı için NeÅŸet ErtaÅŸ'a mal edenler olduÄŸu gibi, TRT THM Repertuarı'na  Kaynak KiÅŸi olarak veren Çekiç Ali'ye mal edenler de vardır. Güzel olan ise bu iddiaların, bahsi geçen kiÅŸilerin varisleri veya aileleri tarafından deÄŸil de 3. kiÅŸiler tarafından ortaya atılmasıdır. Ailelerin bu konuda öne çıkan bir iddiaları olmamıştır..
    Bu türkünün gerçek öyküsü konusunda; ortak noktalar da barındırmakla birlikte öne çıkan farklı 2 görüş ve de araÅŸtırmayı burada paylaÅŸacağız. Hangisinin tam olarak gerçek olduÄŸunu belirlemek tam mümkün olmadığından her ikisini de yayınlamayı en doÄŸru yol olarak düşündük.
 
                                                       REPERTÜKÜL 


    1. ÖYKÜ...  ( AraÅŸtırma : Dr. Halil ATILGAN )

    AÅžIK HÜSEYİN VE ACEM KIZI TÜRKÜSÜ
   
    Eskiden Kadirli'nin varlıklı insanları, eÄŸlenmek için vilayetleri Adana'ya deÄŸil de, Adana'dan daha hareketli ve ÅŸen olan Ceyhan'a giderlerdi. Kadirlililer ürünlerini orada satarlar, ihtiyaçlarını da temin ederlerdi. Ceyhan'a giderken Ceyhan nehrini "gemi" dedikleri aÄŸaçtan yapılmış sal ile geçerler, Ceyhan'daki pavyonlarda eÄŸlenir, han denilen üstü otel altı da atların ahırı olan büyük binalarda kalırlardı.
    Bir gün yine Ceyhan'a gittiklerinde, Ceyhan ırmağı kenarında ki pavyonda bir tiyaturanın (ÅŸimdiki pavyonlardaki dans ve eÄŸlencenin adı) olduÄŸunu ve bu tiyaturada Acem Kızı adında dans eden bir bayanın bulunduÄŸunu öğrenirler. Kadirli aÄŸaları baÅŸka bir gün yanlarına Aşık Hüseyin'i de alıp Ceyhan'a Acem Kızını seyretmeye giderler. 
    Tiyatura baÅŸlar, Kadirlililer ÅŸanonun ön tarafına hep birlikte otururlar. Sabırsızlıkla Acem Kızı beklenmeye baÅŸlanır. Derken o an gelir. Takdim edilen Acem Kızı ÅŸanoya çıkar. Parmaklarındaki zillerle, hem ÅŸarkı söyler, hem de dans eder. Bu durumdan Kadirlililer ve Aşık Hüseyin çok etkilenir. Kadirlililer Aşık Hüseyin'in de Acem Kızına bir türkü söylemesi için faaliyete geçerler. Tiyatura, yani pavyon sahibinden izin alırlar. Durum Acem Kızına iletilir. O da razı olur. Razı olduktan sonra da Aşığın karşısına geçer oturur. Hüseyin alır sazını eline vurur teline. 
 
Çırpınıp da şanoya da çıkınca
Eğlen şanoda da kal Acem Kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakınca
Can telef ediyon bil Acem Kızı
Gözlerin olmuştur zemzem dolabı
Kaşın eder Beyrut ile Halep'i
Kıvrılmış saçların sırma kelebi
Gün vurdukça parlar tel Acem Kızı
 
Amerika kurban çatık kaşına
Avrupa Belçika düşmüş peşine
İngiliz Fransız köle döşüne
Bir de Alman kurban bil Acem Kızı

Seni gören Aşık neylesin canı
Yumdukça gözünden döker mercanı
Burnu fındık ağzı kahve fincanı
Şeker mi şerbet mi dil Acem Kızı
 
Seni gördüm yüreciğim sızılar
Ak gerdanda dizim dizim gaziler
Çark elinden çıkma gibi pazılar
Altın burma takmış kol Acem Kızı
 
Canım kurban olsun ikrar güdene
Belin ince boyun benzer fidana
Ateşine yanmış Tarsus Adana
Nasıl zil vuruyor el Acem Kızı
 
 KuÅŸ tüyünden olsun senin tüneÄŸin
Avrupa'dan gelsin cansız bineğin
Berber aynasından duru yanağın
Akar yanağından bal Acem Kızı
  
Åžol ela gözlerin zemzem dolabı   
Kaşın eder Beyrut ile Halep'i
Kıvrışmış saçların sırma kelebi
Gün vurdukça parlar tel Acem Kızı
 
Aşık Hüsey'nim böyle naz'molur
Çok sallanma tenhalarda göz olur
Mısır haznesini versem az olur
Sen de kıymetini bil Acem Kızı. 

    Seyirciler coÅŸunca Aşık Hüseyin aynı ayakla türküsünü söylemeye devam eder.
 
Sallanma karşımda Urum'un kızı
Sade gözler değer koca Sivas'ı
İnci mi mercan mı bir fındık ağzı
Arada dengini bul Acem Kızı 
 
Seni övmüş beylerinen gaziler
Gören yiğit yüreğinden sızılar
Çark elinden çıkmış gibi pazılar
Altın burma ister kol Acem Kızı
 
Güvel ördek gibi gölden kakışın
Ağca ceren gibi çölde sekişin
Eğdirip boynumu şahan bakışın
Altın kemer ister bel Acem Kızı

Aşık Hüseyin'im böyle naz'molur
Sallanma sevdiğim sana göz olur
Mısır'ı Bağdat'ı versem az olur
Aşığın bahşişin ver Acem Kızı

    Türküden sonra Acem Kızı dans etmeye baÅŸlar. BaÅŸlar ama Acem Kızı'nın AÅŸkı Hüseyin'e, Hüseyin'in aÅŸkı da Acem Kızı'nın yüreÄŸine kor gibi düşer. Acem Kızı'yla yoÄŸun duygular yaÅŸayan Aşık Hüseyin aÄŸalarla birlikte Kadirli'ye geri döner. Gün be gün ateÅŸ olup yakan hasret Hüseyin'i alır götürür Ceyhan'a. Acem Kızını bulur, konuÅŸup anlaşırlar. 
    Aşık Hüseyin'in karısı Kadirli'de çocuklarıyla kalakalır. Günler haftalar böyle geçerken Adana'nın tanınmış aÄŸalarının birinin oÄŸlu da o sırada Acem Kızını duyar ve Ceyhan'a gelir. Defalarca Acem Kızını dinler. Sonuçta Aşık olur. Pavyon sahibine büyük paralar verir. AnlaÅŸmalarına göre aÄŸanın oÄŸlu Acem Kızını Adana'ya götürecektir. Acem Kızı Aşık Hüseyin'in fakir olduÄŸunu bildiÄŸi için Adana'ya gitme konusunda hiç nazlanmaz.  Acem Kızı, Aşık Hüseyin'e haber vermeden zengin aÄŸa ile birlikte Adana'ya gider.
    Acem Kızı'na ulaÅŸamayan Aşık Hüseyi, divaneye döner. Çaresizdir. Yana yana Acem Kızını arar. 
   Günlerden bir gün Acem Kızının Adana'da olduÄŸunu öğrenir. Belki onu son görüşü olacaktır. Yaya yapıldak Adana'ya varır. Fakat Acem Kızının olduÄŸu yere yaklaÅŸamaz. Uzun zaman Adana kahvelerinde saz çalıp türkü söyler. Zaman içinde bir fırsatını bulur ve aÅŸkına ulaşır. Acem Kızı, Aşık Hüseyin'den kendisini kaçırmasını ister. Hüseyin kaçırsa ki nereye götürecek, hem fakir, hem evli. Oyalamaya baÅŸlar. O günlerde Acem Kızının güzelliÄŸini, ÅŸanını, şöhretini duyan MaraÅŸ beylerinden biri de Adana'ya gelir. Acem kızı yine "ÅŸano"da zilleriyle türkü söylemektedir. Acem Kızının çalıştığı tiyaturaya giden MaraÅŸ Beyi Acem Kızı ile tanışır. Bey ona bu hayattan kurtarıp hanım yapacağını söyler. O da beyinin teklifini kabul eder. Aşık Hüseyin'den de artık ümidini kesmiÅŸtir. MaraÅŸ beyi tiyatura sahibine bolca para verir. Acem Kızını da bataklıktan kurtarır. Aşık Hüseyin tiyaturaya gelir ki ne görsün, Acem Kızı gitmiÅŸ. Yerinde yeller esiyor. Dünya başına yıkılır. 
    Acem Kızı, MaraÅŸlı Bey ile MaraÅŸ'a gider. Ev hanımı olur. Çoluk çocuÄŸa karışır. 
    Acem Kızına kavuÅŸamayan Aşık Hüseyin çaresizdir. Tüm fırsatları kaçırmış Acem Kızı sevdasında yenik düşmüş. Kapısına konan talih kuÅŸunu kovalamıştır. Tek çare karısının ve çocuklarının yanına dönmektir. O da öyle yapar. Karısını ve çocuklarını alır, evini yükletir, AfÅŸin''in Erçene köyüne, elinin, aÅŸiretinin içine döner. 1945 yılında Erçene de vefat eder. 

                                                    Dr. Halil ATILGAN 

     NOT :
   Aşık Hüseyin'in Acem Kızı hikayesi Aşık Feymani'nin (Osman TaÅŸkaya) anlatmasıyla kaleme alındı.
   Feymani de: Bu bilgileri Kadirli'nin Araplı (Döğenli) köyünden Küçük İbrahim lakaplı İbrahim ErdoÄŸan'dan, Kozan'ın Bucak köyünden Deli Hazım lakaplı Hazım Demirci, Kadirli'nin Çaygeçit köyünden Aşık Ali Gezer'den (Ali Kocaçiftçi) 1968 sonbaharında köyleri gezdiÄŸi zamanda öğrendiÄŸini ifade etti. 
   "Åžano" kelimesi eÄŸlence yerindeki sahnenin adı. "Çırpınıp da ÅŸanoya da" çıkınca dizesiyle Acem Kızı'nın zilleriyle çırpınarak sahneye çıkması ifade edilmektedir. NeÅŸet ErtaÅŸ'a göre dizedeki "ÅŸano'ya da" çıkınca sözcüğü "ÅŸanovaya" ÅŸekline dönüşmüş. Dizede "çırpınıpta ÅŸanovaya çıkınca" ÅŸeklinde söylenmiÅŸ.
    Sözleri Aşık Canani'ye mal eden Mehmet Gökalp de NeÅŸet ErtaÅŸ'ın aynı dizede kullandığı ÅŸanovaya sözcüğünü Åžamova'ya dönüştürmüş. Dizede Çırpınıp da Åžamova'ya çıkınca ÅŸeklinde söylenmiÅŸ. Mehmet Gökalp: "Åžamovası Kars ili sınırları içinde bir ovanın adıdır" diyor. Biz bunu doÄŸrulamak için Kars ilinin Selim ilçesinin Sipkor (Yamaçlı) köyü muhtarı Sn. Hayrettin Bay'ı aradık. Kars ili sınırları içinde böyle bir ovanın olmadığını söyledi. Ayrıca Karslı Aşık dostum Mürsel Sinan'ı arayarak Åžamovası konusunu araÅŸtırmasını rica ettik. SaÄŸ olsun Mürsel Sinan da sordu soruÅŸturdu. Kars ili sınırları içinde böyle bir ovanın olmadığını söyledi. 




    2. ÖYKÜ... ( AraÅŸtırma : SavaÅŸ AKBIYIK )

    Ã‡IRPINIP DA ÅžANOVA'YA ÇIKINCA  (Acem Kızı) 
   

   "ÇIRPINIP DA ÅžANOVA'YA ÇIKINCA  (Acem Kızı) adlı türkünün gerçek öyküsüne geçmeden önce türkünün öyküsünün nasıl öğrenildiÄŸinden biraz bahsetmek gerekir.
    Orta Anadolu Türküleri'nin en önemli temsilcilerinden ve kaynak kiÅŸilerinden NeÅŸet ErtaÅŸ, Almanya'dan dönüp İzmir'de yaÅŸamaya baÅŸladığı yıllarda, konser ve Tv. programları için Ankara'ya geldikçe çoÄŸunlukla aynı otelde kalırdı. Ertesi gün İzmir'e dönmeden evvel ise  bu durumu bilen ve ziyaretine gelen eÅŸ - dost ve yakın sanatçı arkadaÅŸları ile Ankara BeÅŸevler Semti'ndeki bu otelde sohbetler eder, hasret giderirlerdi.
    Yine böyle bir günde, özellikle Orta Anadolu Türküleri denince hemen akla geliveren birkaç isimden birisi olan sanatçı arkadaşı GülÅŸen Kutlu ve müzisyen kardeÅŸi Hakan Kutlu kendisini ziyaretine gelirler. Bir süre sohbet edildikten sonra, İzmir'e dönmek üzere Ankara EsenboÄŸa Havaalanı'na gitmesi gereken NeÅŸet ErtaÅŸ'ı, alana GülÅŸen ve Hakan Kutlu, kendi otomobilleri ile bırakmak isterler ve birlikte yola çıkılır.
    Yol boyunca sohbet devam ederler. Hakan Kutlu, sohbet sırasında hazır böyle bir ustayı bulmuÅŸken NeÅŸet ErtaÅŸ'a ,"bu kadar duygulu ve anlamlı türküleri nasıl yakıyorsunuz ...?" diye sorar. Bu soru üzerine NeÅŸet ErtaÅŸ, bir türkünün ortaya çıkması için ölüm, ayrılık, gurbet, sevda...vb. derin duyguların yaÅŸanması gerektiÄŸini belirtirken, "mesela Acem Kızı Türküsü'nün nasıl yakıldığını biliyor musunuz..? " der ve "Bizim KırÅŸehirli müzisyenlerden birisi" diyerek anlatmaya baÅŸlar.... 

   NOT 1 : "Acem Kızı" adlı türkünün kaynak kiÅŸisi olan Çekiç Ali'nin, kendisi gibi müzisyen ve kaynak kiÅŸi olan oÄŸlu Aydın Çekiç ve yine Kırıkkale - Keskin - KırÅŸehir Yöreleri'nin önemli müzisyen ve kaynak kiÅŸilerinden Seyit Çevik ile bu konuda yapılan söyleÅŸilerde, NeÅŸet ErtaÅŸ'ın, kim olduÄŸu hakkında detay vermeye o an için belki de gerek görmediÄŸi ve "Bizim KırÅŸehirli müzisyenlerden birisi" diyerek bahsettiÄŸi kiÅŸinin, 1883 yılı doÄŸumlu Salman Çoker'in (Cöke) tek oÄŸlu oÄŸlan ve düğünlerde BaÄŸlama çalıp , türkü söyleyerek geçimini saÄŸlayan, yaklaşık 1900 -1910 doÄŸumlu "Yusuf Cöke" (Selli Yusuf ) olduÄŸu öğrenilmiÅŸtir. Yusuf Cöke, yıllarca bu türküyü çalıp söylemiÅŸ ve yaklaşık 60' lı yaÅŸları civarında da vefat etmiÅŸtir. Aydın Çekiç ve Seyit Çevik 'in anlatımına göre yörede herkes bu türküyü Yusuf Cöke'den öğrenmiÅŸtir...  ( SavaÅŸ Akbıyık )

    NeÅŸet ErtaÅŸ'ın anlattığı, Aydın Çekiç ve Seyit Çevik'in de doÄŸrulayıp, detaylandırdığı, yaÅŸanmış bir sevda türküsü olan Acem Kızı türküsünün öyküsü şöyledir;
 
   GeçmiÅŸ zamanlarda İran'dan Türkiye'ye gösteri gurupları gelir, ÅŸehirleri ve ilçeleri dolaÅŸarak büyük çadırlarda hem tiyatro oyunları oynar, hem dans eder hem de ÅŸarkılar söylerlermiÅŸ. 
   Böyle bir gösteri gurubunun Kırıkkale - KırÅŸehir civarına geldiÄŸi duyulunca, KırÅŸehir'de yaÅŸayan ve düğünlerde BaÄŸlama çalıp, türkü söyleyerek yaÅŸamını sürdüren, Yusuf Cöke ( Selli Yusuf ) merak ederek izlemeye gider . Program devam ederken, sahneye dans ederek gelip ÅŸarkı söyleyen kızlardan birisi,  güzelliÄŸi ile Yusuf Cöke'yi adeta büyüler. Bu güzel İranlı Acem Kızı'nı sahnede belki de bir ÅŸarkılık kısa bir süre izleyebilen ve çok etkilenen Yusuf Cöke, adını dahi bilmediÄŸi bu İranlı kızı tekrar tekrar görme isteÄŸi ile o günden itibaren gurubu her akÅŸam izlemeye gider. Bu durum 1 hafta 10 gün kadar devam eder. Sonunda gurup o bölgedeki programını tamamlar ve bölgeden ayrılır. 
    Ekonomik açıdan zaten zar - zor geçinebilen Yusuf Cöke'nin gurubu takip etmesine veya kız ile irtibat kurmasına zaten imkan yoktur. Yusuf Cöke, bu güzel Acem Kızı'nı uzun süre aklından çıkaramaz. Hiç konuÅŸamadığı, belki de hiç göz göze dahi gelemediÄŸi, sadece sahnede yani Åžano'da izleyebildiÄŸi, ama türküsünde "UÄŸrun UÄŸrun KaÅŸ Altından Bakınca, Can Telef Ediyor Gül Acem Kızı" diyecek kadar bakışlarından çok etkilendiÄŸi, biraz daha görebilmek için ise "Çırpınıp Da Åžano'ya Çıkınca, Eylen Åžano'da Kal Acem Kızı" diyerek bakmaya doyamadığını ve onu görebildiÄŸi zamanın çabuk tükendiÄŸini belirttiÄŸ,i bu güzel kıza duyduÄŸu derin sevda ile bu türküyü yakar ve vefat ettiÄŸi 60 'lı yaÅŸlarına kadar da hiç dilinden düşürmez,  yıllarca çalıp - söyler.

    ( Kaynak  : NeÅŸet ErtaÅŸ, Aydın Çekiç, Seyit Çevik )  ( Aktaran : GülÅŸen Kutlu, Hakan Kutlu )

NOT 2 : NeÅŸet ErtaÅŸ, öyküyü anlatırken "ÅžANO" kelimesinin, "sahne" anlamına geldiÄŸini söyler.  Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakıldığında açıklama şöyledir; 
             ÅžANO : Sahne, Tiyatro sahnesi... 
                         "Bir sevdiÄŸim, ÅŸanoda ÅŸarkı söyler 
                           Biri yanı başımda, içer içer ötekini kıskanır..." 
                                                     Orhan Veli Kanık

 NOT 3 : Yusuf Cöke'nin "Åžano" kelimesini, oyunu izlemeye gittiÄŸi çadırda mı görüp - öğrendiÄŸi, yoksa bu kelimenin o yıllarda bilinen ve kullanılan bir kelime olup, zaten bilip - kullandığını tespit etmek mümkün olmadığı gibi, bu kelimenin türkünün ilk sözlerinde hep "ÅžANOVAYA" olarak mı kullanıldığı yoksa "ÅžANOYA" ÅŸeklindeyken sonradan mı "ÅžANOVAYA" ÅŸekline dönüştüğünü tespit etmek de oldukça zordur. 

NOT 4 : Bu türkünün Kars ilinden Aşık Canani'ye ait olduÄŸunu veya MaraÅŸlı Aşık Hüseyi'ne ait olup Adana İli'nde yakıldığı yönünde görüşler de vardır. Yaptığımız araÅŸtırmalarda BaÄŸlaması ile düğün çalarak geçinen ve maddi açıdan oldukça fakir olan Yusuf Cöke'nin, askerlik görevi dışında memleketi ve yakın civarı dışına hiç çıkmamıştır. Askerlik görevi de bu illerde olmadığına göre Yusuf Cöke'nin bu türküyü baÅŸka bir yöreden alıp taşıması pek de mümkün görünmemektedir. 

NOT 5 : ÇIRPINIP DA ÅžANOVA'YA ÇIKINCA  (Acem Kızı) isimli türkü 15 / 8 lik ölçü ile ACEMKÜRDİ dizisinde bir ezgiye sahiptir. Bu özellikte ezgiler ile Orta Anadolu'da sıklıkla karşılaşılır. Oysa ki Kars, Adana veya MaraÅŸ illerindeki türküler incelendiÄŸinde bu usülde ve / veya dizide tek bir türküye dahi rastlanmamaktadır.  

    Sonuç olarak; bu türkünün KırÅŸehirli Yusuf Cöke'nin, İranlı bir kıza, ismini bilmediÄŸi için "Acem Kızı" diye yaktığı bir sevda türküsü olduÄŸu görüşü güçlü olasılıktır.

                                                      SavaÅŸ AKBIYIK