Aydın, terzilik yapmaktadır.
Memedin Mahallesi'nde oturan tahsildar Hulusi Bey'in kızı Asya'ya gönlünü kaptırmıştır. Onunla evlenip mutlu bir yaşam sürdürmeyi düşünmektedir.
Belli zamanlarda, fırsat buldukça az da olsa Asya ile buluşup konuşur ve dertleşirler.
Aydın, terzi dükkanına kumaş getirip satmak ister. Bunun için İstanbul'a gider. Amacı bir an evvel işlerini düzeltip Asya'yı ailesinden istetmektir. İstanbul'a gitmeden Asya ile görüşerek, kısa zamanda kumaş alıp döneceğini belirtir. Daha önceleri ipekçilerden aldığı kırmızı renkli ipeği mendil olarak hazırlamıştır. Etrafını desenle işlediği bu mendili Asya'ya verir, Asya'nın elini tutarak vedalaşır ve Asya'yı alnından öper. Asya utangaç bir halde, "Aydın, ya bir gören olduysa ?" deyince "Ben dikkat ettim sağda solda kimseler yoktu" cevabını veren Aydın, sevgilisinin yanından ayrılır ve İstanbul'a gider.
Aydın, İstanbul'da bir ay kadar kalır. Diyarbakır'a döndüğünde Asya'nın varlıklı bir ailenin oğlu olan İsmet'e istenildiğini ve söz kesildiğini duyar. Bu haber üzerine ne yapacağını şaşıran Aydın, Asya ile konuşur. Asya gönlünün kendisinde olduğunu anasının da kendisini isteten İsmet'e vermek istemediğini fakat babasına söz geçiremediğini belirtir. Bunun üzerine Aydın, "Halen benimle evlenmeye kararlıysan gel seni kaçırayım" deyince Asya, "Ne zaman istersen ben hazırım" der. Aydın, aldığı bu cevap üzerine dört gün sonra cumartesi günü öğleden sonra Urfa Kapısı'ndaki Sarıkız'ın orda kendisini bekleyeceğini belirtir. Kararlaştırılan gün ve saatte buluşmak üzere ayrılırlar.
Aydın, dükkanında yarım kalan işlerini kalfasına bırakır. Durumu kendisine anlatarak, "Artık dükk"n sana emanettir, benim yokluğumu hissettirme" der. Samimi arkadaşlarından Salih ile buluşarak Asya'yı kaçıracağını söyler. Salih, "Ben de sizinle geleyim bu işler yalnız olmaz" der ve Asya'yı nereye ve nasıl götüreceklerini planlarlar.
Gün Cumartesidir. Aydın Sarıkız'da Asya'yı beklerken, Salih de iki at ayarlamış biraz ileride onları beklemektedir. Aydın, elinde bir bohça ile Asya'nın geldiğini görürce heyecanlanır. Beraberce Salih'in yanına giderler. Aydın ile Asya bir ata, Salih diğer ata binerek Gazi Köşkü'nün arkasından (şimdiki yeni yapılan Mardin yolunun bulunduğu yer) ilerleyerek Çaruğu Köyü'nün arkasından Kurt Kayalıkları mevkiine varırlar. Biraz ileride Aydın'ın akrabalarının oturduğu köy vardır, oraya gideceklerdir.
Aydın, Salih'i bu köye göndererek amcazadesi Hasan'ı bulup durumu anlatmasını ve kalacakları bir yer ayarlamasını söylemesini ve işi bittikten sonra geri dönmesini söyler. Salih atına atlayıp köye gider, her şey istendiği gibi ayarlandıktan sonra Salih tekrar Kurt Kayalıkları'na döner. Burada karanlığın bastırmasını beklerler ve karanlık çökünce sessiz bir şekilde köye gidip hazırlanan eve girerler. Asya'yı amcasının oğlunun hanımının kaldığı odaya gönderen Aydın, Salih ve amcasının oğlu ile diğer bir odada kalır.
Kızının eve gelmediğini gören Hulusi Bey merak içerisindedir. Eş, dost ve akrabalarından Asya'yı sorarlar. Haber alamayınca karakola bildirirler. Bu arada komşularından biri Asya'nın Aydın'la görüştüğünü bildirince ilk etapta Aydın'ın babasının evini basarlar. Fakat bulamazlar. Soruşturma sonunda gittikleri köy tespit edilir ve jandarmaya haber verilir.
Köye gelen jandarma Asya ile Aydın'ın kaldığı evi sarar ve teslim olmalarını ister. Aydın yakalandıklarını ve kaçmalarına imkan olmadığını anlar. Asya ise ağlamaktadır. Aydın'ın niyeti teslim olmamaktır. Asya, "Teslim ol. Ben seni beklerim, kendi rızamla kaçtığımı, zorla kaçırılmadığımı ifademde anlatırım. Seni bırakırlar, bırakmazlarsa da sen hapisten çıkana kadar beklerim. Ne yapalım kaderimiz böyle imiş" diyerek Aydını'ı ikna eder. Aydın, Asya'nın uzun saçlarını okşayarak, "Bu saçlar yüzüne perde olsun ki bu gül yüzü benden başka kimse görmesin" der, birbirlerine sarılırlar ve Aydın jandarmaya teslim olur, cezaevine konur.
* Bu hikayeyi Hüsnü İpekçi ve Suphi Martağan 1999 yılında derledim.
Diyarbakır Kültürü
Vedat GÜLDOĞAN