Avcılığın yaygın olduğu Diyarbakır'da bilhassa hafta sonları gruplar halinde ava gidilirdi.
Bir hafta sonu Halil, Ramazan ve Hikmet adlarındaki üç kardeş, yirmi kişiden oluşan bir avcı grubuyla Karacadağ'a geyik avına giderler.
Avcılar beşer kişilik gruplara ayrılarak avlanmaya başlarlar. Bir müddet sonra kayalık bir yerde geyik sürüsü ile karşılaşırlar. Geyik sürüsündeki bir geyiğin yavrusunu vururlar. Geyik sürüsü dağılır, vurulan geyik yavrusunun anası dağılan sürüden ayrılarak bir yerde durur. Duran geyiği gören kardeşlerden en küçüğü olan Halil, vurulan geyik yavrusunun yanında kalarak onunla ilgilenir. Diğer iki kardeş ileride bekleyen ana geyiğin peşine düşerler. Ana geyik kaçar onlar kovalar. Uzunca ve yorucu bir kovalamacadan sonra geyik iki kardeşin arasında kalır. Çapraz ateş arasında kalan geyik sağa sola kaçmaya çalışırken kardeşlerden ortancası olan Halil'in geyiğe attığı mermilerden biri ağabeyi olan Ramazan'a isabet eder. Aldığı mermi yarasının verdiği acıyla bağırarak yere yıkılır. Yanlışlıkla ağabeyini vurduğunu anlayan Halil koşarak Ramazan’ın yanına gelir. Ramazan yerde kıvranmaktadır. Halil ağabeyine sarılarak ağlayıp bağırmaya başlar. Bağırtı sesine doğru koşan diğer avcılar olay yerine gelirler. Fakat kalbinden aldığı mermi yarası ile Ramazan orada ölür. Cenazesi Diyarbakır'a getirilir.
Diyarbakır'daki evlerinde şivan kopar herkes perişan bir haldedir. Ramazan'ın cenazesi Şeyh Mahmut düzlüğündeki mezarlığa defnedilir.
Aradan 5 -6 ay geçtikten sonra ailesi, ölen oğullarının dul kalan karısını Halil'in almasını isterler. Halil bunu duyunca çok üzülür ve kabul etmeyeceğini belirtir. Ana ve babası Halil'i ikna etmek için sözü dinlenen bazı şahısları devreye sokarlar. Bu şahıslar Halil'e; "Ağabeyin öldü, hanımı dul kaldı. Bunu senin nikahına alman gerekir" derler. Halil, "Siz benden olmayacak bir şey istiyorsunuz. Ben canım kadar sevdiğim ağabeyimi yanlışlıkla vurup öldürdüm. Benim acım içimden çıkmazken bir de bana ablalık eden yengemle evlenmemi istiyorsunuz. Bu nasıl olur ? Ağabeyimin kemikleri sızlar. Benden bunu istemeyin. Ben bacım gibi saygı duyduğum yengemle evlenemem. 0 benim bacımdır. Ağabeyimin bize emanetidir. Ben emanete hıyanet edecek biri değilim" der ve kabul etmez.
Halil, bir gün evde yengesinin yalnız olduğu zamanda onunla konuşur ve kendisinden isteneni yengesine anlatır. Yengesi "Halil sana da bu yakışırdı. Ağabeyin seni çok severdi. Ben de sana ablalık yaptım. Sen benim dünya ahiret kardeşimsin" diyerek Halil'e sarılır ve ikisi birden hıçkırarak ağlarlar. Halil yengesinin elini öperek evden ayrılır ve Diyarbakır'ı terk eder.
* Bu hadiseyi Diyarbakırlı Cemilpaşalar'ın kızı olan 95 yaşındaki Seniha Güran'dan derledim.
Diyarbakır Kültürü
Vedat GÜLDOĞAN